Dijital Sadeleşme Mümkün Mü?

Bu blogdaki ilk yazımda da (Sadecilik Nedir?) bahsetmiştim, ana hedeflerimden biri dijital olarak sadeleşebilmek. Bugün büyük bir şans olarak gördüğüm tesadüfler sayesinde 90’lı  yılların sonuna doğru bilgisayar ve internet ile tanıştım. Yaklaşık 20 yıldır e-mail, 14 yıldır da Gmail kullanıyorum. Son 10 yıldır iPhone, iPad kullanıcısıyım ve bu akıllı cihazlarla birlikte hayatımızın merkezine konumlanan pek çok sosyal medya uygulamasının bir parçasıyım. Bunun yanısıra yaklaşık 15 yıldır internet üzerinde yaptığım projeler, geliştirdiğim websiteleri, uygulamalar ve müşterilerimin dijital varlıkları var. Bu yılların bir sonucu olarak da dijital olarak büyük bir üretimin sorumlusuyum. Bu varlıkların içerisinde çektiğimiz fotoğraflar, paylaştığımız yazılar, tweetler, attığımız smsler kısacası bir cihaz üzerinde 1 ve 0’lardan oluşan parçalar halinde depolanabilen milyonlarca veri var. Benim gibi siz de kendi üretiminizden sorumlusunuz ve her gün bu büyük veriye katkıda bulunmaya devam ediyorsunuz. Bu yazıda kısaca dijital varlıklarımızın neleri kapsadığına, nasıl geliştiğine ve hayatımızı nasıl etkilediğine değineceğim.

Her Gün Bir Öncekinden Daha Sanal

Teknolojinin hızını arttırmasıyla birlikte kuşaklar arası farkın açıldığından bahsediyoruz. Fakat aynı zamanda teknolojinin birleştirici etkisi bu kuşakları aynı platformun çatısı altında birleştirmeye de yarıyor. 2017 verilerine göre 80 milyonluk nüfusumuzun %90’ı bir cep telefonu hattına sahip. Bu kitlenin de %80’i mobil veyahut masaüstü olarak birer internet kullanıcısı. Dede ile torunun Facebook platformu üzerinde buluştuğu ve birbirinin fotoğraflarına like attığı bir dönemden bahsediyoruz. Bankaların, eğitimin, sağlığın, devletin ve özel hayatlarımızın internete taşındığı bir dönemde dijital olarak sadeleşme mümkün mü? Peki internetin bu hızlı büyümesine ayak uyduracak bir biçimde medya okur yazarlığımızı geliştirebiliyor muyuz? Maalesef hayır. Bu hıza ayak uyduramadığımız için de sanal yaşantılarımız teknoloji şirketlerinin bize dayattığı şekilde, ustaca yönlendirmelerle sürekli tüketimi arttıracak ve sorgulamadan uzak bir çizgide gelişiyor.

Dijital Sadeleşme Mümkün MÜ

Bundan 10 yıl öncesine dönüp baktığınızda Facebook’ta paylaştığınız fotoğrafları şu an paylaşmayı düşünür müydünüz? Peki eski fotoğraflarınıza göz gezdirip silmeyi hiç düşündünüz mü? Her bir akıllı telefonun kameraya dönüşmesiyle birlikte telefonlarımızda ve bilgisayarlarımızda biriken video ve fotoğraf sayısı ortada. Sayı arttıkça bu kalabalık arasından önemli olanlarını bulup ulaşmamız da zorlaşıyor. Bu dinamik hızlı yükseliş eğiliminde olan tüm rakamlar için geçerli. Ne kadar çok fotoğrafınız olursa geri dönüp bakma ve bir anınıza ait fotoğrafı bulma şansınız düşüyor, ne kadar çok Facebook, Instagram, Twitter arkadaşınız olursa arasından sizin için önemli olanlara ulaşmak o kadar zorlaşıyor. Tüm bu platformlar da sizi bu derin sularda kaybolmaktan kurtarmak ve faydalı olabilmeye devam etmek için karşınıza daha ilgili sonuçlar çıkaracak, gezinmeyi kolaylaştıracak özellikler geliştirmeye çalışıyor. Bu özellikler çoğu zaman yeterince başarılı olamadığı ve büyüme hızımız bunları aştığı için sonuç olarak her gün daha fazla ekran karşısında vakit geçiriyoruz.

Yükselen Ekran Mesaimiz

2012’de dünya genelinde akıllı telefon başında geçirilen ortalama süre 100 dakika yani 1,5 saatin biraz üzerinde seyrederken 2017’de -yıllık ortalama 25 dakika artışla- günde 4 saat’in üzerine çıktı. Şu anda bu rakamın 4.5 ila 5 saat arasında bir ortalamaya sahip olduğu tahmin ediliyor. Aşağıda Twitter hesabımızda yaptığımız ve 353 katılımcının bulunduğu anketin sonuçlarına bakarsanız tahminlerin haklı olduğunu görebilirsiniz.

Peki bu konuda ne yapabiliriz, bu artış nereye kadar devam edecek? Hali hazırda günümüzün önemli bir yüzdesini bu ekranlar karşısında geçiriyoruz. Bu sayılar arttıkça daha bariz bir şekilde ortada bir problem olduğu anlaşılacak ve tartışılmaya başlanacak. Şu anda çocukların akıllı telefon ve tablet kullanımına dair pek çok tartışma görebilirsiniz fakat yetişkinlerin kullanımında bir düzenlemeye gittiğini söylemek pek mümkün değil. Dijital sadeleşme ile ilgili yazılarımda ekran süresi, medya okur yazarlığı, bilinçli ve efektif sosyal medya kullanımı üzerine yazılar yazmaya devam edeceğim. Bu yazılar kendi hedeflerim doğrultusunda yine kendi deneyimlerim ve araştırmalar ile desteklenmiş yazılar olacak. Şimdilik kısaca dijital sadeleşme ile ilgili hedeflerimden bahsedeyim ve daha sonra teknoloji dünyasındaki önemli bir gelişmeye değinelim.

Dijital Sadeleşme Hedeflerim

  • E-mail hesaplarımı sadeleştirmek
  • Websitesi ve projelerimi düzenlemek
  • Hard disklerim ve depolama sistemlerini düzenlemek
  • Fotoğraf arşivimi düzenlemek ve bir saklama stratejisi geliştirmek
  • Sosyal medya hesaplarımı ve kullanımımı düzenlemek
  • Akıllı telefonumu sadeleştirmek
  • Ekran süremi takip etmek ve düzenlemek

Google I/O 2018 ve Dijitalin Geleceği

Geçtiğimiz günlerde Google I/O adındaki yıllık etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlik internetten de canlı yayınlandı ve şu ana kadar milyonlarca kişi tarafından izlendi. Bu seriye başlamak uzun zamandır aklımdaydı fakat bu etkinlikteki gelişmeleri de görünce dayanamadım ve heyecanla yazmaya koyuldum. Google bu etkinliğinde her yıl yeni gelişmelerden ve teknolojilerinden bahsediyor. Geride bıraktığı yılda gerçekleştirdiği projeleri anlatıyor. Google’ın CEO’su Sundar Pichai’nin sunuculuğunu yaptığı yaklaşık iki saat süren bu yayını kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

Genel olarak bu seneki etkinliğe damgasını vuran konu AI – Artifical Intelligence – Yapay Zeka oldu. Google Android ve sanal asistanları vasıtasıyla büyük veriyi nasıl anlamlandırdığını ve hayatın her alanında yapay zekanın kullanılmaya başlayacağını bize anlattı. En çok ses getiren sunumlardan biri de gelişmiş konuşma özellikleri ve yapay zeka ile desteklenen sanal asistanın bir kuaförü arayarak randevu alması oldu. Benzer telefon görüşmelerinin de sunulduğu demoda sanal asistanların neredeyse insandan ayırt edilemeyecek derecede iyi bir konuşma yürütebildiğini gördük. Yapay zeka, akıllı telefonlar ve akıllı ev sistemleri ile birlikte sanal asistanların yakın gelecekte hayatımızın merkezine oturacağını tahmin etmek güç değil. Peki bu gelişmeler hali hazırda tehlikeli sınırlara yaklaşmakta olan dijital hayatımızı nasıl etkileyecek? Google bunu da öngörerek teknoloji ile aramıza yine teknolojiyi kullanarak bir sınır çekmemizi öneriyor. Etkinlikte en önemli kısımlardan biri ve beni asıl heyecanlandıran da bu oldu.

Digital Wellbeing

Google Digital Wellbeing (Dijital Refah/İyilik Hali) adlı programını bu etkinlikte ilk defa duyurdu. Akıllı telefonların ve ekranların hayatımızda ne kadar büyük bir alan/zaman kapladığını yukarıda açıkladım. Bu yüzdenin artması teknoloji şirketleri için iyi gibi gözükse de uzun vadede müşterilerini kötü etkileyeceği için Google bu konudaki çalışmalara kendi de katkıda bulunarak bu değişimin bir parçası olmak istiyor. Digital Wellbeing programıyla teknolojinin bireylerin, ailelerin, çocukların hayatını nasıl etkilediğini tartışmaya açıyor ve çözüm önerileri sunuyor. Sürekli savunduğum medya okuryazarlığının geliştirilmesi için muhteşem bir platform. Etkinlikte FOMO (Fear of Missing Out) yani güncellemeleri kaçırma, haberlere, paylaşımlara yetişememe korkusuna da değiniliyor ve buna karşın JOMO (Joy of Missing Out) terimi ortaya konuyor.

Dijital Refah

Yeni gelecek güncellemelerle beraber Google ekran zamanımızı kontrol altında tutmak, sosyal medya kullanımımızı düzenlemek ve bize teknolojilerini nasıl kullanmamız gerektiğini öğretmek için bir takım yenilikler getirecek. Bunlardan bir kaçı şöyle;

  • Android işletim sistemi altında şu anda çeşitli uygulamalar ile mümkün olan ekran süresini ve telefon kullanımını analiz eden bir arayüz gelecek. Günde kaç saat ekrana baktığınızı, kaç kere telefonunuzu kullandığınızı, hangi uygulamaya ne kadar vakit harcadığınızı görebileceksiniz.
  • Bu arayüzden uygulamalar için hatırlatıcılar ve sınırlar ayarlanabilecek. Örneğin bir günde Facebook’ta 2 saatten fazla zaman geçiriyorsanız telefonunuz sizi uyaracak.
  • Shush (Sus) modu ile birlikte telefonunuzu masaya yüzüstü koyduğunuzda rahatsız etme seçeneği aktif olacak ve bildirimleriniz sizi sürekli rahatsız etmeyecek.
  • Youtube sizin belirlediğiniz süreler için aynı diğer uygulamalarınızda olduğu gibi sizi uyaracak. Siz girdaba kapılıp videodan videoya atlarken biraz ara versen diyerek sizi dürtecek.
  • Gün içinde sürekli Youtube bildirimleri almak yerine özet halinde tek bir seferde tüm bildirimleri alabileceksiniz.
  • Google Family Link ile çocuklarınızın akıllı cihazları kullanımını takip edebilecek ve kurallar belirleyebileceksiniz.
  • Be Internet Awesome programı ile Google medya okuryazarlığı ve sosyal medya kullanımı konusunda eğitimler vermeye, yeni programlar başlatmaya devam edecek.

Dijital sadeleşme konusunda yazılarımız daha ayrıntılı rehberler ve deneyim yazıları ile devam edecek. Sizin de bu konuda hedefleriniz ve deneyimleriniz varsa yorum kısmında veyahut İletişim sayfasından benimle paylaşabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir