Neden 12 Yıllık Kariyerimi Çöpe Attım

Bugün, 1 Mart 2011, benim dönüm noktam: İstifa ettim. Bu iki kelimeyi yazmak bile harika hissettiriyor, ama aynı zamanda korkutan, heyecanlandıran, gerçek dışı ve inanılmaz, birçok yönden tarif edilemez bir şey.

Bunu yazarken Nina Simone’ ın “Feeling Good” (İyi Hissediyorum) şarkısını dinliyorum. Şarkının sözleri, şu anki hislerimi çok iyi anlatıyor: “It’s a new dawn (Yeni bir şafak) / It’s a new day (Yeni bir gün) / It’s a new life for me ( Benim için yeni bir hayat) / and I’m feeling good (ve ben iyi hissediyorum)”.

Temiz bir sayfa.
Yeni bir başlangıç.
Heyecan verici bir hayatın kıyısındayım.

Dün, 28 Şubat 2011, büyük bir şirketteki beyaz yakalı kariyerimin son günüydü. 12 yıldan fazladır, 18 yaşımdan beri, neredeyse haftada 80 saat büyük bir telekom şirketinde kariyer basamaklarını tırmanarak çalıştım. Orta batıda, perakende satıştan satış müdürlüğüne; mağaza müdürlüğünden bölge müdürlüğüne ve son olarak da yüzlerce işçiyi ve milyon dolarlık bütçesini yönettiğim 150 perakende mağazasının işletme müdürlüğünde çalıştım. Çalıştığım zaman boyunca, düzinelerce perakende mağazası açtım,  yüzlerce çalışan işe aldım ve birçok kişinin profesyonel bir şekilde büyümesine yardım ettim.

Continue Reading

Minimalizm ile Kendinize Zaman Ayırmanın 5 Yolu

Günlük hayatlarımız gürültüyle doldu ve her geçen gün bu gürültüyü azaltmak daha da zorlaşıyor.

Kendi başımıza olmanın keyfini sürdüğümüz alanlar bile kuşatıldı. Hava limanının bekleme odasında monitörlerle gözümüze sokulmaya çalışılan reklamlar, market sırasında beklerken kafamıza sokulmaya çalışılan kötü müzikler ve hatta kitapçılarda (en azından geriye kalan bir kaç tanesinde) çevremizi saran reklam sloganları ve görsel dağınıklık bizi asla yalnız bırakmıyor.

Sözde kontrolümüz dahilinde olan ortamlarda ise durum daha fena: televizyonlarımız, internet bağlantılarımız, akıllı telefonlarımız, tabletlerimiz ve sonsuz teknik “ilerlememiz” uyanık olan her anımızın şirketlere pazarlanması için bir araç haline geldi.

Continue Reading

Minimalizm: Anlamlı Bir Yaşam Kitabı Raflarda

Minimalizm: Anlamlı Bir Yaşam Kitabı

Daha önce “Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel” yazımızda the minimalists’in minimalizm belgeselinden bahsetmiştik. Yine aynı ekibin “Minimalism: Live a Meaningful Life” adlı kitabı 2011’de İngilizce olarak basılmıştı. Kısa bir süre önce de Eksik Parça Yayınevi tarafından Türkçe basımı yayınlandı ve Türkçe minimalizm kitaplarına bir yenisi eklenmiş oldu. Kitabın çevirmenliğini Hülya Key, editörlüğünü ise Gözde Döneli yapmış. İngilizce halini internette kısaca inceleme fırsatım olmuştu fakat okumaya fırsat bulamamıştım, Türkçe basımını görünce hemen sipariş verdim.

Continue Reading

Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel

Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel

Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’un “the minimalists” blogu minimalizme dair takip ettiğim başlıca yabancı kaynaklardan. Joshua ve Ryan iki çocukluk arkadaşı. 30’lu yaşlara yaklaşırken her ikisi de hayatlarında bir dönüm noktasına yaklaşıyor. Joshua aynı ay içerisinde annesini kaybediyor ve evliliği son buluyor. İçinde bulunduğu dönemde pek ne yapacağını bilemeyen Joshua’ya Twitter’da gördüğü bir tweet rehberlik ediyor. Bir başka gezgin ve minimalist olan Colin Wright’ın attığı tweet ile minimalizmi keşfeden Joshua daha fazla araştırmaya ve uygulamaya başladıkça hayatındaki değişimleri görüyor. Yakın arkadaşı olan Ryan Joshua’daki bu değişimi farkedip mutluluğunun sebebini sorduğunda ikilinin omuz omuza devam ettiği minimalizm yolculuğu başlamış oluyor. Colin’in de tavsiyesiyle 2010 yılında the minimalists adlı websitelerinde minimalizm hakkında yazmaya başlıyorlar. 2011 yılında çalıştıkları kurumsal şirketten ayrılıp minimalizm üzerine yazmaya odaklanıyor ve ilk kitapları Minimalizm: Anlamlı Bir Yaşam kitabını çıkarıyorlar. 2016 yılında ise “Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel” adlı minimalizm belgeselleri sinemada gösterime giriyor.

Continue Reading