Meşgul Değil, Odaklanmış

Etrafınıza bir bakın: Herkes multi-tasking -aynı anda birden fazla işle uğraşmanın- peşinde. Mümkün olan her boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar olduğumuzdan çok daha meşgulüz. Her yerde aynı sahneyle karşılaşıyoruz: başlar öne eğilmiş, yüzler parlayan bi ekranda kaybolmuş, teknoloji insanları birer zombiye dönüştürmüş.

Birey olarak değerlerimizin üretkenlik, verimlilik, çalışma saatleri ve her ne pahasına olursa olsun işleri tamamlamak ile ölçüldüğü bir keşmekeşin içinde yaşıyoruz. Toplantılar, excel tabloları, durum güncellemeleri, akşam trafiği, tweetler, Zoom toplantıları, toplu taşıma, raporlar, sesli mesajlar, multi-tasking ve meşgul bir hayatın diğer tüm tuzaklarıyla boğuluyoruz. Gün boyunca yürü, ilerle, bir yerden bir yere git. Ve durumumuz hep şöyle: Meşgul.

Her zamankinden daha fazla çalışıyoruz fakat aslında daha az kazanıyoruz. Meşgul, yeni norm haline geldi. Ve özellikle günümüz iş yerlerinde eğer meşgul değilseniz, genellikle tembel, verimsiz, yetersiz olarak görülüyorsunuz.

Ancak benim için, meşgul lanetli bir kelime. Ne zaman birisi beni meşgul olmakla suçlasa, yüzüm buruşuyor ve acıyla kıvranıyorum. Ben de her seferinde suçlamalara aynı şekilde cevap veriyorum : “Ben meşgul değilim, sadece odaklandım.

Henry David Thoreau, “Meşgul olmak yeterli değildir. Asıl soru şudur: Ne ile meşgulüz?” diyor. Eğer onun ikilemine ekleme yapacak olsaydım, şöyle söylerdim: Meşgul olmak yeterli değildir. Asıl soru şudur: Neye odaklandık?

Odaklanmış Bir Zihin

Meşgul olmak ve odaklanmak arasında çok büyük bir fark var. İlki üretkenliğin tipik mecazlarını içeriyor: elimizi çalıştıracak, devam etmemizi sağlayacak, üretim bandının hareketini devam ettirecek her şey. Sıradan işleri “meşguliyet” olarak görmemiz tesadüf değil. Meşguliyet fabrikalar, robotlar ve faşizm için iyi işliyor, ancak anlamlı bir şeyler yapmaya çalışan insanlar için değil.

Öte yandan odaklanmış olmak dikkat, farkındalık ve hedefli olmayı içeriyor.  İnsanlar bazen benim odaklanmış olduğum zamanı meşgullükle karıştırabiliyorlar. Çünkü bir şeye odaklanmak, meşgul olmakla aynı yüzeysel özellikleri taklit ediyor. Onlara göre, benim de zamanımın çoğu dolu.

Fark şurada, ben çok fazla işi aynı anda üstlenmiyorum ama üstlendiğim işlere ve kişilere bütün odağımı vererek devam ediyorum. Odaklanmış olmak, meşgul olmak kadar şeyi tamamlamama izin vermiyor. Bu yüzden zaman içinde yaptığım işlerin sayısı azalsa da, önemi ve kalitesi müthiş bir şekilde artıyor. Bu sene sadece birkaç iş yapacağım – bir kitap yazmak, bir film çekmek ve bir eğitim vermek- ama tüm odağım bu uğraşlarda olacak.

Bu neredeyse her şeyi grafiklerle ve rakamsal çıktılarla ölçen bir dünyada çok verimli gibi gözükmeyebilir. Yine de, meşgul olmak için meşgul olmaktan çok daha iyi hissettireceğinden eminim.

Tabii ki, bazen ben de tökezliyorum ve kültürümüzün bizi içine çeken meşgul tuzağına düşüyorum. Düştüğüm zaman, bunu fark etmek için çaba sarf ediyorum ve tekrardan hayatın değerli yönlerine odaklanana kadar rotamı düzeltmeye çalışıyorum. Bu sonu olmayan bir savaş ancak şunu biliyorum kesinlikle uğruna savaşmaya değer.

Bu yazının orijinali Joshua Fields Millburn tarafından yazılmış ve TheMinimalists.com adresinde yayınlanmıştır. Türkçe’ye çevirisi Elif Dilay Altıner tarafından Sadecilik.com için yapılmıştır.

The Minimalists’e ait diğer çevirileri okumak için the minimalists etiketine ya da tüm çeviri kaynakları incelemek için Çeviri kategorisine göz atabilirsiniz.

Kaynak: theminimalists.com/busy

İlginizi çekebilir

1 Yorum

  1. Kesinlikle haklısınız. Yazıyı ben yazmışım gibi okudum. Her cümlesine katılıyorum. Ben de hayatımı bu şekilde sürdürmeye karar verdim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir